Çikolatanın Tarihçesi
Bu yazı size, Royalmond Dive sponsorluğunda sunulmuştur.
Biraz tarihte yol alacağımız bu yazı için kahve ve Royalmond Dive’larınız hazır mı? Biz arkaplana sizin adınıza bir müzik koyduk. (İstemezseniz sayfanın en aşağısına giderek kapatabilirsiniz.) Hazırsanız işte size çikotanın tarihçesi.
Kakaoyu ilk kullanım için değerlendirenlerin Güney Amerika’daki yerliler olduğu varsayılıyor. Olmek medeniyeti, askerlerini yürüyüş ve savaşlarda güçlendirmek için kakaoyu kullanırmış.
Çok değerli olarak algılanan bitki, komşularla ticarette de kullanılmış. Kakaoyu Yukatan’a (Şimdiki Meksiko) getirenlerin tahminen 1500 yıl önce Mayalar olduğu varsayılıyor. Aztekler de Mayalardan almış.
Kakaoyu kullanım şekilllerinden en iyi bilineni içecek olarak kullandıkları. Çekirdekleri kurutup, sıcak suya koyarak, mısır, vanilya ve baharat ekleyerek Kralın içkisini hazırlıyorlarmış. Mayalar çikolatayı sıcak içmeyi tercih ederken, Aztekler soğuk içmeyi tercih etmiş.
Avrupalıların çikolata ile tanışması Hernando Cortes’in Maya ve Aztekleri fethetmesi ile olur. Azteklerin ana para birimi olarak kakao tanelerini kullandığını görür. Ayrıca çeşitli lezzet dolu yollarla da tükettiklerini. Aztek kralı Motecuhzoma’nın deposunda 960 milyondan fazla kakao çekirdeği bulunduğu ve hayatı boyunca binlerce kakao içeceği içtiği rivayet edilir. Kralların ickisi olarak bilinen, Suyla karıştırılıp, bazen de balla karıştırarak tazeleyici olarak hazırladıkları içeceği Cortes test eder. Yazının en başındaki çizim de bunu resmetmekte. Bu içeceği, Aztekler Nahuatl dilinde (Aztek dili) chocoatl olarak adlandırmştır. Çikolatanın ingilizcesi chocolate ile bayağı bir benzerlik var. İspanyolları mest eden tarafı ise, yatıştırıcı özellikleri olur. Çikolatanın, açlığın acılarını azaltması, enerji yükselişi vermesi gibi özellikleriyle kullananın saatlerce yürümesini veya dövüşmesini sağladığını farkederler. Bu yüzden hemen dağlardan ve ormanların içinden geçen uzun süreli askeri yürüyüşlerine destek maddesi olarak bu bitkiyi dahil ederler.
Avrupadakiler çikolatayı bu kadar hızlı kabul etmez ve mesafeli yaklaşır. Saf çikolata çok da yenilebilir gibi algılanmaz. Acımtrak hali yüzünden baharat, çeşni gibi düşünürler ama bunun için de kara biber, turp, hardal gibi seçenekler tercih etmektedirler. Nane ve tarçınla karıştırarak daha damak zevkine uygun hale getirmeye çalışırlar. Ama sıcak sütle karıştırıp ve şeker katmayı ilk önce bir kaç deneyci rahibe akıl eder.*
Sıcak çikolata, Akdenizin katolik ülkelerinde oruç zamanının popüler içeceği olur. Evet kilisenin bazı günlerde yemeyi yasakladığı, içmeye ise izin verdiği bir tür oruç tutuyorlarmış. Kuzey Avrupadaki Protestanların favori içeceği ise kahve imiş. Daha sonra İngiltere Hindistan ve Seylan’ın çay üretimlerini ele geçirince, kahve çayla yer değiştirmiş.
Çikolatanın Afrodizyak Algısı
Kahvenin çayın, ani uyarım gerçekleştirirken, çikolata yumuşak ve duygusal yükselme sunar. Bu özelliğinden ötürü çikolata yatıştırıcı, mutluluk verici etkisi ile erkekleri dinçleştiren ve kadınları engellerinden arındıran bir afrodizyak olarak kuvvetli bir şekilde algılanmaya başlamış. Bu ünvanı Amerika ve Avrupa kültüründe bugün bile hayatını devam ettirmektedir. Çikolatanın sevgililer gününün bir tür geleneksel hediyesi ve mum ışığında akşam yemeğinden sonra uygun bir tatlı olarak görülmesi buradan kaynaklanıyor.
Çikolatanın Aktif Maddesi: theobromine
İsveçli biyolog, hekim ve fizikçi Carolus Linnaeus, onu Theobroma Cacao olarak adlandırır. (Tanrıların Yiyeceği) Bilim adamlarının da kakaonun aktif bileşenine ‘theobromine‘ adını buradan esinlenerek verdikleri tahmin edilmektedir. Kahvedeki aktif maddenin kafeindir ve yaygın bilinen kanının aksine katılmadığı sürece çikolatada kafein bulunmaz.
Çikolatanın yaygınlaşması
Çikolatanın yaygınlaşması sadece benzersiz özellikleri, dinsel, cinsel çağrışımları yüzünden olmadı. Bu iki propogandanın arkasında, İspanyol monarşisi Meksika ve Karayip Kolonilerinde etkili bir monopoli kurdu ve satışları arttırmak için amansızca çalıştı. Kahve ve çay ticaretini çikolatanın avantajına olacak şekilde engelledi.
İspanyol monarşisi çikolatayı İspanya Hollandasına kabul ettirdi ve Hollandalılar çabucak çikolatayı çeşitli şeker ve baharat kombinasyonları ile varyasyonlar oluşturdular. Tüm çikolata şekerleri, kekler, pudingler Avrupa beslenme şeklinin bir parçası oldu. Bu zamana kadar çikolata, kakao yağı ve çikolata tadı açısından zengin olan büyük tabletler halinde satılıyordu. Hollandalılar, yeni bir çikolatayı işleme yolunu geliştirdi. Bu yolla yağı ayrıldı ve sadece kuru çikolata kaldı. Bu yeni ürün, kakao daha kolay taşınabilir ve depolanabilir hale geldi. Ve çocuklar arasında da çok popüler bir içecek haline geldi. Çünkü, bu rafine halinde saf çikolatanın barındırdığı düşünülen afrodizyak özellikler yoktu.
Gerçek çikolata
“Çikolata bir kere şeker ile karıştırıldı mı tüketicinin algıladığı hislerin ne kadarının çikolatadan ne kadarının şekerden geldiğini söylemek zorlaştı. Dolayısıyla pastaneler ve tatlı üreticileri daha ucuz olan vanilya ve yapay çikolata esanslarını daha fazla kullanarak gerçek çikolata oranını azalttılar .
İnsanların bugün çikolata ile ilişkilendirdikleri tad, asıl olarak çikolata ile karıştırılmş vanilya ve diğer esanslardan geliyor. Kakao yağı, nebati yağların aromalı çeşitlerine baş eğmiş durumda, Günümüzde insanlar gerçek çikolatayı öyle hızlı sürede mideye indiriyor ki, çikolatanın esas yatıştırıcı etkisi şeker patlamasına kurban ediliyor.”
der, Yazar ve Antropolog Jack Weatherford, Indian Givers: How the Indians of the Americas Transformed the World kitabında.
Burada notları derlerken de bu kitapta çikolata ile ilgili yazılanlardan da faydalandık.
Dolayısıyla kimi çikolata uzmanlarına göre sütlü çikolata, çikolata değil. Bizim bunu söyleyebilmemiz için etiketlere bakmamız lazım.
Bir sonraki yazımızda da çikolatanın faydasını almak için kakao oranının % kaç olması gerektiğinden bahsedeceğiz.
0 Yorum